Lazika’nın kurucuları tarafından; araştırmacı olsun, bilgi versin, gerekiyorsa akılda versin, Karadeniz e de yakışsın hani; mizahtan anlasın istekleri ile donatılıp sizler için yaratıldım.
Siz beni özledikçe, ben sizlerden ayrı kalamadıkça bu platformda birlikte olacağız.
İlk buluşmamızda, biraz yeşil çaya giriş yapalım istedim. Zira, yeşil çayın mevzulara bahis olacak çok özelliği var.
Dünyada, çay tüketimi sıralamasına baktığımızda %75 siyah çayı %25 ile yeşil çay kovalıyor. Bizde, aslında milletçe siyah çaycıyız. “Tavşan kanı”, “açık/demli olsun”, “çay ölmüş”, “çayı kim açtı?”, kalıplarını hepimiz bilir, gün içerisinde en az birini kullanırız.
Peki, milli içeceğimiz olan siyah çay bu kadar popüler ve benimsenmişken ölümüne siyahçıyken, Nerden çıktı bu sosyetik çay? Bizden ne istiyor da havalı havalı çıkıp aklımızı çeliyor?
Sizler için araştırdım Lazikacılar buyurun;
Adını renginden alan Yeşil çay, Camelia sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilir. Yani her iki çayın da ataları bir!
Aynı bitkiden elde edilen siyah çay için yapraklar yavaş yavaş kurutulur. Bizim aceleci sosyetik ise yaprakların toplanır toplanmaz, kavrulup hızla kurutulması ile elde edilir.
Siyah çay, oksijenle tepkimeye girer (tepkime de ne diyenler için: oksijenle bir araya gelince bir takım fiziksel/kimyasal değişiklikler olması şeklinde açıklanabilir. Teşekkürler.) Yeşil çayın ise, oksijenle haşır neşir olmasına izin verilmez.
Geldik her ikisinde de kısmına;
Her ikisinde de kafein bulunmaktadır. Ancak, yeşil çaydaki kafein oranı daha düşüktür.
Her ikisinin de antioksidan özellikleri vardır. Daha az işlem gördüğü için yeşil çayın antioksidan özelliği daha fazladır.
Yeşil çayın kafein oranı düşük ve daha çok antioksidan içeriyor. Geceleri uykusuz bırakmıyor hem de zararlı maddeleri vücuttan atıyor.
Çok soru, çok bilgi getirir Lazikacılar. Bizde soru da cimri değiliz. Ve sizler için soruyoruz:
Zararlı maddeler nedir? Nasıl zararsız hale geliyorlar? Tabi ki yeşil çayın antioksidan içermesinden…
Antioksidanların tarihine girmiyorum zira çıkamayız.
Yine de bir tanımına bakalım, sağda solda mahcup olmayalım:
Canlılarda, kimyasal süreçler bir takım serbest radikallerin oluşmasına neden olur. Antioksidan dediğimiz maddelerse, serbest radikallerle bağ kurarak hücrelere zarar vermelerini önler. Bu özellikleriyle hücrelerin anormalleşme ve tümör oluşturma risklerini azalttıkları gibi, hücre yıkımını da azalttıkları için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin minimum olduğu bir yaşam şansı sunar.
Çay yapısında bulunan doğal kimyasallardan dolayı, yüksek miktarda antioksidan içeren ender maddelerden biridir. Yeşil çay yaprakları kuru olarak, %36 oranında bu kimyasalları içerir.
Yazıdan çıkan sonuç; her gün en az 1, en fazla 3 fincan yeşil çay içmemiz gerektiğidir arkadaşlar.
Bir sonraki buluşma konumuz tarih olacak Lazikacılar.
Çayın tarihi.
Şimdiden sabırsızlanın. Çayı ilk kim buldu? Adını kim verdi? Özetle; çay kimdir? Aslında ilk yazının konusu bu olmalıydı ancak, sanal anti-yazarınız, Yeşil çayı uygun gördü. Faydaları o kadar çok ve yeşil çaylar arasında, Lazika Yeşil çayın tadı o kadar özel ki (yazıyı hazırlarken yudumladım, oradan biliyorum) bir an önce paylaşmak istedi